...Biz ortaya çıkarırdık bu toprak kokusunu. Ama biliyor musun hepimiz aynı değiliz. Kimimiz
toprakla bütün olur, kimimiz daha yere düşmeden yok olur. Ben yok olanlardandım yeryüzüne ulaşamadan, bir türlü toprağa erişemeden. Fakat sonra seni
gördüm bulutların ötesinden. Boş verdim dünyayı. İnadına yağmaya çalıştım üzerine. Bize imkansız öğretilmişti çünkü, imkansızın
ne kadar büyüleyici olduğu. Adı üzerindeydi; erişilemez. Ama inadına yağdım
üzerine. İnadına. Gökyüzü ürperdi. Karanlık bulutlar sardı dört bir yanı. Arada
yıldırımlar da eşlik ediyordu artık. Kızdım herkese, var olan her şeye.
Öfkem deldi geçti bulutları. Gök yarılmış, ben hala inadına yağıyordum. Güneşi
kapadım kara kanatlarımla. Yağmaya devam ettim günlerce, haftalarca. İnsanoğlu
terk etti bölgeyi. Ama sen... Bir tek sen kaldın bu lanet kasabada. Ben inadına
yağıyordum üzerine. Ulaşacaktım sana. Ve dönüp diyecektim bilginlere; hani ulaşılamazdı
imkansıza? Ve işte. Geliyorum sana. Var olan son gücümle. Bütün gökyüzü
arkamda. Senin kokun kaç toprak kokusuna bedel kim bilir. Birazdan bileceğim
işte. Çünkü sana yağıyorum inadına...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder